Edinburgh : İskoçya’nın başkenti

Merhaba arkadaşlar, bugün sizinle birleşik krallık gezimizin son ayağı olan Iskoçya’nın başkenti Edinburgh’a yaptığım geziden bahsedeceğim. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki Edinburgh, Iskoçya’nın en büyük değil en büyük ikinci şehridir. Ve bu yönüyle iskoçya Türkiye’ye benzer. Aynı şekilde Türkiye’de de en büyük şehir Istanbul ve en büyük 2.şehir ise başkent Ankara’dır. Edinburgh(Edinboro diye okunur), Avrupa’nın en tarihi şehirlerinden biridir ve biz de bu gezimiz boyunca şehrin muhteşem tarihi ve doğasına tanıklık ettik. Şunu da söylemek gerekir ki şehirde eski şehir ve yeni şehir olmak üzere 2 farklı merkez var.

Gezime ilk olarak Princes Street’te bulunan prenses bahçelerini ziyaret ederek başladım. Aynı zamanda Edinburgh kalesinin de eteklerinde bulunan bu muhteşem doğal ortamda sincaplar ile beraber sabah kahvaltımı yapma fırsatı buldum. Kaleyi ziyaret etmek isteyenlerin de kesinlikle uğraması gereken bir park burası. İçerisinde ülkenin ünlü askerleri, devlet adamları ve sanatçılarına adanmış onlarca heykel mevcut. Aynı zamanda tamamen yapay zeka ile çalışan çim biçme makineleri de bu park içerisinde hizmet veriyor.

Prenses Bahçeleri, bir heykel
Prenses Bahçeleri ve Edinburgh Kalesi
Prenses Bahçeleri ve Edinburgh Kalesi
Prenses Bahçeleri

Sonrasında ise yine bölgeye çok yakın bir mesafede bulanan iskoç anıtını(Scott monument) ziyaret ettim. Victoria dönemi mimarisine ait bu gotik anıt, şehrin önemli simgelerinden birisi. Prenses caddesi üzerinde bulunuyor ve şehrin geri kalanında olduğu gibi koyu kahve renkler hakim.

İskoç Anıtı
İskoç Anıtı

St. Giles Katedrali aslında ziyaretimin ilk gününde gitmeyi planladığım yerlerden biriydi. Ancak bu popüler katedralde ilk gün bir film çekimi söz konusuydu ve istemeden de olsa ziyaretim ikinci güne kaldı. Tam 900 yıllık bir katedralden bahsediyoruz ve bu katedral Avrupa’nın en yıkıcı savaşlarından sağlam şekilde çıkmayı başarmış. İçerisinde cam pencereler, çeşitli hikayeleri anlatacak şekilde resmedilmiş. Ayrıca içerisinde tarihi haçlar ve eski bir iskoç devlet adamı olan John Knox’un da heykeli var.

St.Giles Katedrali
St.Giles Katedrali ve John Knox Heykeli
St.Giles Katedrali

Bir sonraki durağım Edinburgh ulusal müzesiydi. Bu müze üç katlı ve her katında bilim, sanat ve doğal tarih eserleri bulunmaktadır. Motorlu taşıtların geçmişten günümüze evrimi, doğada yaşayan canlılar ve doğal denge, ilk çağdan günümüzü farklı kabileler ve müzik aletleri… Tüm bu ilginç konularda bilgi almanın mümkün olduğu bu şahane müzede, bir sineğin aslında nasıl gördüğünü gösteren bir mekanizma bile mevcut. Ayrıca, üretilen ilk apple bilgisayar ve commodore gibi bir devre damga vurmuş bilgisayarlar da yine bu müzede gösterim halinde. Vakti olanların ziyaret etmesini şiddetle tavsiye ederim.

Motorlu Araçların İlklerinden
Aşağıda ilk Apple ve Yukarıda Commodore

Kim ne derse desin Şehrin göbeğinde saklı kalmış böyle muhteşem bir köy olacağına inanamazdım. Evet şehir merkezinden yürüyerek 10 dakikada ulaştığım bu köyün içinden bir dere geçiyor ve bu dere de başka bir şelaleyle besleniyor. İnanılmaz doğası ve güzelliğiyle Dean köyü, Edinburgh gezisinin olmazsa olmazlarından.

Dean Köyü
Dean Köyü
Dean Köyü
Dean Köyü Şelalesi
Dean Köyü Şelalesi

Edinburgh’da son durağım, kraliyet ailesinin iskoçya’da bulunan resmi mülkü olan Holyrood sarayı idi. Bu saray 600 yıl önce inşa edilmiş ve karşıdan bakıldığında solda kalan kule en eski kısmı. sağ taraftaki kule inşasından 150 yıl sonra eklenmiş ve o da 450 yıllık. Aynı zamanda muhteşem bir bahçesi olan bu saray bir dörtgen şeklinde inşa edilmiş ve tam iç kısımda küçük bir bahçe konmuş. Tüm odalar bu bahçenin etrafına inşa edilmiş. Özellikle evlilik ve kraliçenin mükafatlandırma törenleri de bu sarayda yapılıyor.

Holyrood Sarayı
Holyrood İç bahçe

Holyrood sarayıyla birlikte Edinburgh gezimi noktalıyor ve Dublin’e dönüş yapıyorum.

Şehir Manzarası
Bay Başsız

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *